-
1 шефствовать
-
2 guider
v t1 accompagner yol göstermek2 conseiller yardım etmek◊Il la guide dans le choix de sa carrière. — Mesleğini seçmesinde kendisine yardım ediyor.
-
3 поддержка
ж1) ( помощь) elinden tutma, arkalama, yardımматериа́льная подде́ржка — paraca yardım
ока́зывать по́мощь и подде́ржку — yardım ve müzaheret göstermek
2) ( одобрение) destek (-ği), destekleme, tutmaлиши́ться подде́ржки кого-л. — birinin desteğinden olmak
встре́тить подде́ржку прогресси́вных сил — ilerici güçler tarafından desteklenmek
3) ( помощник) destek (-ği), arkaбудь ему́ подде́ржкой — ona destek ol
4) ( опора) destek (-ği), dayanak (-ğı)5) воен. destek (-ği), destekleme, takviyeподде́ржка с во́здуха, авиацио́нная подде́ржка — havadan destekleme
-
4 помогать
1) yardım etmek / göstermek; yardımcı olmakпомога́ть кому-л. деньга́ми — birine para yardımında bulunmak
помоги́ мне встать — kalkmama yardım et
я помогу́ твоему́ го́рю — senin derdine bir çare bulurum
э́та кни́га помогла́ мне в рабо́те — bu kitap işimde bana yardımcı oldu
э́той беде́ не помо́жешь — bu derdin çaresi yok
слеза́ми го́рю не помо́жешь — погов. ağlamak para etmez
2) iyi gelmek; kâr etmekэ́то лека́рство помога́ет от ка́шля — bu ilaç öksürüğe iyi gelir
ско́лько я ни проси́л, не помогло́ — ne kadar rica ettimse de kâr / para etmedi
-
5 anbieten
an|bietenI vtdarf ich Ihnen ein Glas Wein \anbieten? Size bir bardak şarap ikram edebilir miyim?;jdm seine Hilfe \anbieten birine yardım teklif etmek3) ( vorschlagen) önermek, teklif etmekII vrsich \anbieten1) ( zur Verfügung stellen) hazır olduğunu bildirmek ( als olarak) (zu -e), kendini göstermek (zu -e);sie bietet sich als Vermittlerin an aracı olarak hazır olduğunu bildirdi;sie bot sich an, ihm zu helfen ona yardım etmek için hazır olduğunu bildirdidiese Lösung bietet sich an bu çözüm akla yatkındır -
6 كرم
Iكَرَّمَ1. ululamakAnlamı: ulu tutmak2. iplemekAnlamı: saygı göstermek3. saymakAnlamı: saygı göstermekIIكَرَم1. lütufAnlamı: inayet, ihsan, yardım, önem verilen2. cömertlikAnlamı: el açıklığı, verilmlilik, semahetكَرْم1. orman sarmaşığıAnlamı: ak asma2. müşküleAnlamı: mevsim sonu yetişen kalın kabuklu, iri taneli bir üzüm3. çavuş üzümüAnlamı: kabuğu ince, iri taneli bir çeşit üzüm4. üzümAnlamı: asmanın, kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi5. asmaAnlamı: üzüm veren bitki6. bağlıkAnlamı: bağ yeri, üzüm bağları çok olan yer -
7 давать
vermek; getirmek,kazandırmak; atmak,vurmak; müsaade etmek,bırakmak* * *1) врз vermekдава́ть де́ньги — para vermek
дава́ть уро́ки — ders vermek
дава́ть конце́рты — konser vermek
дава́ть возмо́жность — olanak vermek
дава́ть взя́тки — rüşvet vermek
в тот день дава́ли "Оте́лло" — o gün "Otello" oynanıyordu
э́то не ка́ждому дано́ — bu herkesin harcı / kârı değildir
не ка́ждому поэ́ту бы́ло дано́... —...mak her şaire nasip olmamıştır
2) ( приносить как результат) getirmek; kazandırmak; vermekдава́ть при́быль — kâr getirmek
дава́ть хоро́шие урожа́и — iyi ürünler vermek
со́лнце даёт тепло́ — güneş ısı verir
золота́я меда́ль даёт (кома́нде) пять очко́в — altın madalya beş puandır
это тебе́ ничего́ не даст — bu sana hiç bir şey kazandırmaz
э́тот го́род дал (ми́ру) мно́гих изве́стных учёных — bu şehirden birçok ünlü bilim adamı yetişmiştir
э́то расте́ние цвето́в не даёт — bu bitkinin çiçeği olmaz
3) ( наносить удар) atmak; vurmak4) в сочетании с некоторыми сущ. (производить делать)дава́ть знак / сигна́л — işaret vermek
дать два вы́стрела — iki el ateş etmek
дава́ть звоно́к — zil çalmak
5) vermekдава́ть обеща́ние — vaatte bulunmak, vaad etmek
дава́ть указа́ние — talimat vermek
дава́ть разреше́ние — müsaade vermek, müsaade etmek
6) (позволять, предоставлять возможность) müsaade etmek; bırakmak; часто переводится глаголом понудительного залогадай пройти́ — müsaade et de geçeyim
он не дал мне отве́тить — cevap vermeme vakit bırakmadı
не дава́ть спать кому-л. — birini uyutmamak
он не даст нам встре́титься — bizi görüştürmeyecek
не дать вспы́хнуть войне́ — savaşın patlamasına yol vermemek
он не дава́л себя́ сфотографи́ровать — fotoğrafını çıkartmazdı
дава́ть вы́пить — içirmek
дава́ть поню́хать — koklatmak
мы стара́лись не дать ему́ оторва́ться / уйти́ вперёд (о гонщике) — onu kaçırmamaya gayret ediyorduk
7) разг. ( определять возраст по внешнему виду) göstermekему́ бо́льше 20 (лет) не дашь — 20 yaşından fazla göstermiyor
8) разг., повел., в соч.дава́й дружи́ть — gel dost olalım
дава́й потанцу́ем / танцева́ть — gel dans edelim
дава́й пиши́! — haydi yaz!
дава́йте рабо́тать вме́сте — gelin beraber çalışalım
дай, ду́маю, пойду́ посмотрю́ — gidip bakayım dedim
дава́й я тебе́ помогу́ — yardım edeyim sana
••дать знать кому-л. — birine duyurmak
недоста́тки даю́т себя́ знать — eksikler kendini duyuruyor
он прие́хал, не дав знать — habersiz geldi
он не дал себе́ труда́ поду́мать — düşünmek zahmetine girmedi
дава́ть кому-л. поня́ть — ihsas etmek
дава́ть сло́во — söz vermek
дать себе́ сло́во не... — bir şeye tövbe etmek
дава́ть показа́ния — ifade vermek
-
8 favour
n. lütuf, iyilik, yardım, sevilme, beğenilme, hediye (sürpriz), ayrıcalık, koruma, iltimas, kayırma, taraftarlık————————n. şeref nişanı————————v. dikkat göstermek, benzemek, iyilik etmek, şereflendirmek, yardımda bulunmak, kayırmak, tutmak, desteklemek, kabul etmek* * *1. lütfet (v.) 2. teveccüh (n.)* * *['feivə] 1. noun1) (a kind action: Will you do me a favour and lend me your car?) iyilik, lütuf2) (kindness or approval: She looked on him with great favour.) onay, beğeni3) (preference or too much kindness: By doing that he showed favour to the other side.) kayırma, iltimas4) (a state of being approved of: He was very much in favour with the Prime Minister.) gözde, olma2. verb(to support or show preference for: Which side do you favour?) desteklemek, kayırmak- favourably
- favourite 3. noun(a person or thing that one likes best: Of all her paintings that is my favourite.) favori, gözde biri/bir şey- in favour of
- in one's favour -
9 set up
v. kurmak, saldırmak, dikmek, monte etmek, yerleştirmek, açıklamak, kırmak (rekor), ileri sürmek, aday göstermek, üzerine çıkarmak, yükseltmek, iyileştirmek, tuzak kurmak, işe girmek, maddi yardım sağlamak, geçindirmek* * *1. kurgu (n.) 2. kur (v.) 3. kurma (n.)* * *1) (to establish: When was the organization set up?) kurmak2) (to arrange or construct: He set up the apparatus for the experiment.) hazırlamak, monte etmek -
10 favor
n. lütuf, iyilik, yardım, sevilme, beğenilme, ayrıcalık, iltimas, kayırma, koruma, hediye (sürpriz), taraftarlık [spor.]————————n. şeref nişanı————————v. iyilik etmek, yardımda bulunmak, kayırmak, tutmak, desteklemek, kabul etmek, şereflendirmek, benzemek, dikkat göstermek* * *1. lütfet (v.) 2. teveccüh (n.) -
11 bear smb. out
v. desteklemek, haklı göstermek, yardım etmek -
12 bear smb. out
v. desteklemek, haklı göstermek, yardım etmek -
13 Schlepptau
Schlepptau n fam: jemanden ins Schlepptau nehmen b-ni çekip getirmek/götürmek; abw b-ne yardım etmek, yol göstermek
См. также в других словарях:
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kollarını açmak — 1) (birine) içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek O gün ... bütün bir yıl dargın durduklarına kollarını açarlardı. H. Taner 2) (birine) korumak, yardım etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
DELALET — Delil olmak. Yol göstermek. Kılavuzluk. Doğru yolu bulmakta insanlara yardım etmek. * İşaret … Yeni Lügat Türkçe Sözlük