Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

yardım göstermek

  • 1 шефствовать

    Русско-турецкий словарь > шефствовать

  • 2 guider

    v t
    1 accompagner yol göstermek
    2 conseiller yardım etmek

    Il la guide dans le choix de sa carrière. — Mesleğini seçmesinde kendisine yardım ediyor.

    Dictionnaire Français-Turc > guider

  • 3 поддержка

    ж
    1) ( помощь) elinden tutma, arkalama, yardım

    материа́льная подде́ржка — paraca yardım

    ока́зывать по́мощь и подде́ржку — yardım ve müzaheret göstermek

    2) ( одобрение) destek (-ği), destekleme, tutma

    лиши́ться подде́ржки кого-л.birinin desteğinden olmak

    встре́тить подде́ржку прогресси́вных сил — ilerici güçler tarafından desteklenmek

    3) ( помощник) destek (-ği), arka

    будь ему́ подде́ржкой — ona destek ol

    4) ( опора) destek (-ği), dayanak (-ğı)
    5) воен. destek (-ği), destekleme, takviye

    подде́ржка с во́здуха, авиацио́нная подде́ржка — havadan destekleme

    Русско-турецкий словарь > поддержка

  • 4 помогать

    1) yardım etmek / göstermek; yardımcı olmak

    помога́ть кому-л. деньга́ми — birine para yardımında bulunmak

    помоги́ мне встать — kalkmama yardım et

    я помогу́ твоему́ го́рю — senin derdine bir çare bulurum

    э́та кни́га помогла́ мне в рабо́те — bu kitap işimde bana yardımcı oldu

    э́той беде́ не помо́жешь — bu derdin çaresi yok

    слеза́ми го́рю не помо́жешь — погов. ağlamak para etmez

    2) iyi gelmek; kâr etmek

    э́то лека́рство помога́ет от ка́шля — bu ilaç öksürüğe iyi gelir

    ско́лько я ни проси́л, не помогло́ — ne kadar rica ettimse de kâr / para etmedi

    Русско-турецкий словарь > помогать

  • 5 anbieten

    an|bieten
    irr
    I vt
    1) ( Kaffee) ikram etmek; ( Hilfe) teklif etmek;
    darf ich Ihnen ein Glas Wein \anbieten? Size bir bardak şarap ikram edebilir miyim?;
    jdm seine Hilfe \anbieten birine yardım teklif etmek
    2) comm ( Waren) sunmak
    3) ( vorschlagen) önermek, teklif etmek
    II vr
    sich \anbieten
    1) ( zur Verfügung stellen) hazır olduğunu bildirmek ( als olarak) (zu -e), kendini göstermek (zu -e);
    sie bietet sich als Vermittlerin an aracı olarak hazır olduğunu bildirdi;
    sie bot sich an, ihm zu helfen ona yardım etmek için hazır olduğunu bildirdi
    2) ( geeignet sein) uygun olmak; ( naheliegen) akla yatkın olmak;
    diese Lösung bietet sich an bu çözüm akla yatkındır

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > anbieten

  • 6 كرم

    I
    كَرَّمَ
    1. ululamak
    Anlamı: ulu tutmak
    2. iplemek
    3. saymak
    II
    كَرَم
    1. lütuf
    Anlamı: inayet, ihsan, yardım, önem verilen
    2. cömertlik
    Anlamı: el açıklığı, verilmlilik, semahet
    كَرْم
    1. orman sarmaşığı
    Anlamı: ak asma
    2. müşküle
    Anlamı: mevsim sonu yetişen kalın kabuklu, iri taneli bir üzüm
    3. çavuş üzümü
    Anlamı: kabuğu ince, iri taneli bir çeşit üzüm
    4. üzüm
    Anlamı: asmanın, kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi
    5. asma
    6. bağlık
    Anlamı: bağ yeri, üzüm bağları çok olan yer

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > كرم

  • 7 давать

    vermek; getirmek,
    kazandırmak; atmak,
    vurmak; müsaade etmek,
    bırakmak
    * * *
    1) врз vermek

    дава́ть де́ньги — para vermek

    дава́ть уро́ки — ders vermek

    дава́ть конце́рты — konser vermek

    дава́ть возмо́жность — olanak vermek

    дава́ть взя́тки — rüşvet vermek

    в тот день дава́ли "Оте́лло" — o gün "Otello" oynanıyordu

    э́то не ка́ждому дано́ — bu herkesin harcı / kârı değildir

    не ка́ждому поэ́ту бы́ло дано́... —...mak her şaire nasip olmamıştır

    2) ( приносить как результат) getirmek; kazandırmak; vermek

    дава́ть при́быль — kâr getirmek

    дава́ть хоро́шие урожа́и — iyi ürünler vermek

    со́лнце даёт тепло́ — güneş ısı verir

    золота́я меда́ль даёт (кома́нде) пять очко́в — altın madalya beş puandır

    это тебе́ ничего́ не даст — bu sana hiç bir şey kazandırmaz

    э́тот го́род дал (ми́ру) мно́гих изве́стных учёных — bu şehirden birçok ünlü bilim adamı yetişmiştir

    э́то расте́ние цвето́в не даёт — bu bitkinin çiçeği olmaz

    3) ( наносить удар) atmak; vurmak
    4) в сочетании с некоторыми сущ. (производить делать)

    дава́ть знак / сигна́л — işaret vermek

    дать два вы́стрела — iki el ateş etmek

    дава́ть звоно́к — zil çalmak

    дава́ть обеща́ние — vaatte bulunmak, vaad etmek

    дава́ть указа́ние — talimat vermek

    дава́ть разреше́ние — müsaade vermek, müsaade etmek

    6) (позволять, предоставлять возможность) müsaade etmek; bırakmak; часто переводится глаголом понудительного залога

    дай пройти́ — müsaade et de geçeyim

    он не дал мне отве́тить — cevap vermeme vakit bırakmadı

    не дава́ть спать кому-л.birini uyutmamak

    он не даст нам встре́титься — bizi görüştürmeyecek

    не дать вспы́хнуть войне́ — savaşın patlamasına yol vermemek

    он не дава́л себя́ сфотографи́ровать — fotoğrafını çıkartmazdı

    дава́ть вы́пить — içirmek

    дава́ть поню́хать — koklatmak

    мы стара́лись не дать ему́ оторва́ться / уйти́ вперёд (о гонщике)onu kaçırmamaya gayret ediyorduk

    ему́ бо́льше 20 (лет) не дашь — 20 yaşından fazla göstermiyor

    8) разг., повел., в соч.

    дава́й дружи́ть — gel dost olalım

    дава́й потанцу́ем / танцева́ть — gel dans edelim

    дава́й пиши́! — haydi yaz!

    дава́йте рабо́тать вме́сте — gelin beraber çalışalım

    дай, ду́маю, пойду́ посмотрю́ — gidip bakayım dedim

    дава́й я тебе́ помогу́ — yardım edeyim sana

    ••

    недоста́тки даю́т себя́ знать — eksikler kendini duyuruyor

    он прие́хал, не дав знать — habersiz geldi

    он не дал себе́ труда́ поду́мать — düşünmek zahmetine girmedi

    дава́ть кому-л. поня́ть — ihsas etmek

    дава́ть сло́во — söz vermek

    дать себе́ сло́во не... — bir şeye tövbe etmek

    дава́ть показа́ния — ifade vermek

    Русско-турецкий словарь > давать

  • 8 favour

    n. lütuf, iyilik, yardım, sevilme, beğenilme, hediye (sürpriz), ayrıcalık, koruma, iltimas, kayırma, taraftarlık
    ————————
    n. şeref nişanı
    ————————
    v. dikkat göstermek, benzemek, iyilik etmek, şereflendirmek, yardımda bulunmak, kayırmak, tutmak, desteklemek, kabul etmek
    * * *
    1. lütfet (v.) 2. teveccüh (n.)
    * * *
    ['feivə] 1. noun
    1) (a kind action: Will you do me a favour and lend me your car?) iyilik, lütuf
    2) (kindness or approval: She looked on him with great favour.) onay, beğeni
    3) (preference or too much kindness: By doing that he showed favour to the other side.) kayırma, iltimas
    4) (a state of being approved of: He was very much in favour with the Prime Minister.) gözde, olma
    2. verb
    (to support or show preference for: Which side do you favour?) desteklemek, kayırmak
    - favourably
    - favourite
    3. noun
    (a person or thing that one likes best: Of all her paintings that is my favourite.) favori, gözde biri/bir şey
    - in favour of
    - in one's favour

    English-Turkish dictionary > favour

  • 9 set up

    v. kurmak, saldırmak, dikmek, monte etmek, yerleştirmek, açıklamak, kırmak (rekor), ileri sürmek, aday göstermek, üzerine çıkarmak, yükseltmek, iyileştirmek, tuzak kurmak, işe girmek, maddi yardım sağlamak, geçindirmek
    * * *
    1. kurgu (n.) 2. kur (v.) 3. kurma (n.)
    * * *
    1) (to establish: When was the organization set up?) kurmak
    2) (to arrange or construct: He set up the apparatus for the experiment.) hazırlamak, monte etmek

    English-Turkish dictionary > set up

  • 10 favor

    n. lütuf, iyilik, yardım, sevilme, beğenilme, ayrıcalık, iltimas, kayırma, koruma, hediye (sürpriz), taraftarlık [spor.]
    ————————
    n. şeref nişanı
    ————————
    v. iyilik etmek, yardımda bulunmak, kayırmak, tutmak, desteklemek, kabul etmek, şereflendirmek, benzemek, dikkat göstermek
    * * *
    1. lütfet (v.) 2. teveccüh (n.)

    English-Turkish dictionary > favor

  • 11 bear smb. out

    v. desteklemek, haklı göstermek, yardım etmek

    English-Turkish dictionary > bear smb. out

  • 12 bear smb. out

    v. desteklemek, haklı göstermek, yardım etmek

    English-Turkish dictionary > bear smb. out

  • 13 Schlepptau

    Schlepptau n fam: jemanden ins Schlepptau nehmen b-ni çekip getirmek/götürmek; abw b-ne yardım etmek, yol göstermek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Schlepptau

См. также в других словарях:

  • — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kollarını açmak — 1) (birine) içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek O gün ... bütün bir yıl dargın durduklarına kollarını açarlardı. H. Taner 2) (birine) korumak, yardım etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • DELALET — Delil olmak. Yol göstermek. Kılavuzluk. Doğru yolu bulmakta insanlara yardım etmek. * İşaret …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»